İslamın inanç esasları nelerdir?

şelale su orman doğa

İslamın inanç esasları nelerdir?

İmanın şartları nelerdir?

Yüce dinimiz İslam’da, inanılması gerekli olan bazı temel esaslar vardır. Bunlara imanın şartları denilmektedir. İman, kelime olarak inanma ve tasdik etme anlamlarına gelir. Dinî terim olarak ise iman, kişinin; Allah’ın (c.c.) varlığını, birliğini, sıfatlarını, peygamberlerini, ahiret gününü ve bunlardan başka iman edilmesi gereken şeyleri kalp ile tasdik edip dil ile söylemesi demektir. Son Peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun tarafından insanlığa bildirilen şeylere, hiçbirini dışta bırakmaksızın inanmak, onun doğruluğu konusunda herhangi bir kuşku duymamak da imanın anlamları arasındadır. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 167.)

İmanın şartları altı tanedir. Bunlar; Allah’a, meleklere, peygamberlere, kitaplara, ahirete, kaza ve kadere inanmaktır. Her Müslüman, imanın şartlarının hepsine inanır. İnanç esaslarının tümüne, gönülden ve kuşku duymaksızın kesin bir inançla iman eder. İslam’ın inanç esaslarıyla ilgili hem Kur’an’da hem de hadislerde bilgi verilmektedir. Örneğin, bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” (Nisâ suresi, 136. ayet.) Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine, “İman nedir?” diye sorulunca “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanmandır. Bir de hayır ve şerri ile kaderin Allah’tan olduğuna inanmandır.” (Müslim, İman, 1.) buyurarak cevap vermiştir.

Allah’a İman

Dinimizin temelini Allah (c.c.) inancı oluşturur. Allah’a (c.c.) iman; Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine, O’nun; eşinin, benzerinin ve denginin bulunmadığına inanmaktır. İslam inancına göre Allah (c.c.) vardır ve birdir. O’ndan başka ilah yoktur. Kâinattaki eşsiz düzen de bunu göstermektedir. Nitekim bir ayette, “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı yer ve gök (bunların nizamı), kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki…Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ suresi, 22. ayet.) buyrulmaktadır. Başka bir ayette de Allah’tan (c.c.) başka ilah olmadığı şöyle belirtilmektedir: “Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân’dır, Rahîm’dir.” (Bakara suresi, 163. ayet.)

Hiçbir şey kendi kendine meydana gelmez. Küçücük bir kalemi, düğmeyi, okulumuzdaki sıra ve masaları yapan biri mutlaka vardır. Aynı şekilde şu uçsuz bucaksız kâinatı yaratan yüce bir varlığın da olması gerekir. İşte bu varlık, Allah’tır (c.c.). Bizler O’na şüphe etmeden ve gönülden inanırız.

Tevhit; sözlükte birlemek, bir şeyin bir olduğuna karar vermek, tek kılmak anlamlarına gelir. Dinî terim olarak ise Allah’ı (c.c.) zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birlemeye; O’nun tek ve eşsiz olduğuna inanmaya, O’na hiçbir şeyi eş koşmadan ibadeti sadece Allah (c.c.) için yapmaya tevhit denir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 365.)

Kelime-i tevhit ise birleme, tek kılma anlamına gelmektedir. Kelime-i tevhid şöyle söylenir: “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah.” Kelime-i tevhidin anlamı ise şu şekildedir: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, Hz. Muhammed Allah’ın elçisidir.”

Allah (c.c.) her şeyin yaratıcısıdır. O’nun kudreti sonsuzdur. Allah (c.c.) gözle görülemez, duyu organlarıyla algılanamaz. İnsan, yarattığı varlıklara bakarak Allah’ın (c.c.) gücünü, yüceliğini ve eşsiz yaratıcılığını fark edebilir.

Allah (c.c.), her şeyi görür ve bilir. Rabb’imiz (c.c.), insana çok yakındır. Kendisine dua edenin dileğini işitir ve onun duasına karşılık verir. Yüce Allah (c.c.) kullarını çok sever ve onların iyiliğini ister.

Tavşan

Orman ağaç doğa

Bizler, yarattığı varlıklara bakarak Rabb’imizin (c.c.) gücünü ve yüceliğini kavrayabiliriz.

Allah, insanların hayatını rahatça sürdürebilmesi ve onların yararlanması için çeşit çeşit nimetler yaratır. Dünya’mızı ısıtıp aydınlatan Güneş, soluduğumuz hava, hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olan yiyecekler ve içecekler, yararlandığımız hayvanlar ve bitkiler Allah’ın (c.c.) bize verdiği başlıca nimetlerdir. İnsan bütün bunların bilincinde olmalı; Allah’a (c.c.) gönülden inanmalı ve onu çok sevmelidir. Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlere şükretmeyi görev bilmeli, Rabb’ine (c.c.) isteyerek ve severek kulluk etmelidir.

Meleklere İman

Allah (c.c.), görünen varlıkların yanı sıra görünmeyen bazı varlıklar da yaratmıştır. Allah’ın (c.c.) yarattığı görünmeyen varlıkların en önemlilerinden biri, meleklerdir. Melekler bizler gibi maddi bir bedene sahip olmadığından onları gözümüzle göremeyiz. Bizler her ne kadar gözümüzle görmesek ve duyu organlarımızla algılayamasak da meleklerin varlığına inanırız. Çünkü meleklerin varlığını bize hem Kur’an-ı Kerim hem de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde meleklere imanın gerekliliğinden ve öneminden söz edilmektedir. Yüce kitabımızda meleklere imanın, mümin olmanın gereklerinden olduğunu belirten bir ayette şöyle buyrulur: “Peygamber, Rabb’inden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler…” (Bakara suresi, 285. ayet.)

Hem Kur’an-ı Kerim’de hem de hadislerde meleklerin kendine özgü özellikleri ve görevleri hakkında bazı bilgiler verilir. Örneğin, Kur’an-ı Kerim’de, meleklerin kanatları olduğu açıkça ifade edilir. (Fâtır suresi, 1. ayet.)

Peygamberimiz (s.a.v.) de bir hadisinde, “Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır. Onlar, ümmetimden bana selam getirirler.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C 1, s. 387.) buyurmuştur. Kur’an’da ve hadislerde verilen bilgilere göre Allah (c.c.) çok sayıda melek yaratmıştır. Melekler gözle görülmeyen manevi varlıklardır. Melekler sürekli Allah’a (c.c.) ibadet eder ve onu tesbih ederler. Allah’ın (c.c.) emrine asla karşı gelmezler. Meleklerin erkeklik ve dişilikleri yoktur. Onlar yemez, içmez ve yorulmazlar. Melekler, insanların iyiliğini ister, onlar için dua ve istiğfarda bulunurlar. Dört büyük melek vardır. Bunlar Cebrail (a.s.), Mikâil (a.s.), İsrafil (a.s.) ve Azrail’dir (a.s.). Bunlar dışında insanların yaptığı iyilik ve kötülükleri kaydeden, onları çeşitli kötülüklerden koruyan melekler de vardır. (bk. Bakara suresi, 98. ayet; Tahrîm suresi, 6. ayet; Enbiyâ suresi, 19-20. ayetler; İnfitâr suresi, 10-12. ayetler.)

Kitaplara İman

Kitaplara iman; Allah (c.c.) tarafından bazı peygamberlere vahiy yoluyla kitap gönderildiğine ve bu kitapların içindeki bilgilerin doğru olduğuna şüphe etmeksizin inanmak demektir. Vahiy; peygamberler aracılığıyla insanlara, hayatın hangi ilkelere göre yönlendirilmesi ve nelere uyulup nelerden sakınılması gerektiğini bildiren ilahi bilgi ve bu bilginin gönderiliş tarzı olarak tanımlanabilir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 376.)

Allah (c.c.), kullarına doğru yolu göstermek amacıyla zaman zaman peygamberleri aracılığıyla ilahi kitaplar göndermiştir. Bu kitaplar aracılığıyla inanılması gereken esaslar, ibadetlerin neler olduğu ve nasıl yapılacağı, uyulması gereken güzel ahlak ilkeleri vb. konularda açıklamalar yapmıştır.

Rabb’imiz (c.c.), ilahi kitaplar aracılığıyla insanlara doğru yolu göstermiş, yanlış inanç ve davranışlardan da kullarını sakındırmıştır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, Allah (c.c.) tarafından indirilen kitaplara inanmakla ilgili olarak şöyle buyrulur: “Onlar sana indirilene de senden önce indirilenlere de inanırlar; ahirete de kesin olarak inanırlar.” (Bakara suresi, 4. ayet.)

Allah (c.c.), dört büyük kitap göndermiştir. Bunlar Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim’dir. Bizim kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Biz hem Kur’an-ı Kerim’e hem de ondan önce gönderilen ilahî kitapların Allah’tan (c.c.) gönderildiği şekline iman ederiz.

İlahi kitaplar ve gönderildikleri peygamberler:
Tevrat: Hz. Musa’ya (a.s.)
Zebur: Hz. Davut’a (a.s.)
İncil: Hz. İsa’ya (a.s.)
Kur’an-ı Kerim: Hz. Muhammed’e (s.a.v.)

Kuranı kerim

Kur’an, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir.
Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an dışında da Allah (c.c.) bazı peygamberlerine sayfa sayısı az olan kitaplar göndermiştir. Bunlara suhuf denir. Suhuflar;
Hz. Âdem’e (a.s.) 10 sayfa,
Hz. Şit’e (a.s.) 50 sayfa,
Hz. İdris’e (a.s.) 30 sayfa,
Hz. İbrahim’e (a.s.) 10 sayfa olarak gönderilmiştir.

Peygamberlere İman

Allah (c.c.), ilk insan Hz. Âdem’den (a.s.) başlayarak tarih boyunca birçok peygamber göndermiştir. Gönderdiği peygamberler aracılığıyla insanlara kendisini tanıtmıştır. Kullarına temel sorumluluklarını hatırlatmıştır. Rabb’imiz (c.c.), gönderdiği peygamberler aracılığıyla inanılması gereken ilkeler, ibadetler, ölüm ötesi hayat vb. konular hakkında kullarını bilgilendirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, her topluma peygamber gönderildiği şöyle açıklanmaktadır: “Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” (Yunus suresi, 47. ayet.)

“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.” (Nisâ suresi, 165. ayet.)

Peygamberler, Allah’ın (c.c.) emir ve yasaklarını insanlara iletmişlerdir. İlahi vahyi insanlara açıklayıp öğretmişlerdir. Gönderildikleri toplumları iyiye ve güzele yöneltmek, yanlış inanç ve davranışlardan, kötülüklerden uzaklaştırmak için çaba harcamışlardır. Ayrıca yaşayışları ve güzel ahlaklarıyla da insanlara hem önder hem de örnek olmuşlardır.

Peygamberler, Allah (c.c.) tarafından seçilmiş üstün vasıflı elçilerdir. Bütün peygamberler akıllı, zeki, dürüst, doğru sözlü, güvenilir, gizli ve açık her türlü günahtan kaçınan kimselerdir. Onlar Allah’ın (c.c.) verdiği görevi en iyi şekilde yapmışlardır. İnsanlar onları örnek almalı ve peygamberlerin gösterdiği yoldan ayrılmamalıdır.

Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin sayısı açık ve net olarak ifade edilmemiştir. Ancak yüce kitabımızda yirmi beş peygamberden söz edilmektedir. Bunların adları, hayat hikâyeleri ve mücadeleleri hakkında bilgi verilmektedir. Bizler, bütün peygamberlere inanırız. Rabb’imizin (c.c.), Kur’an’da ifade ettiği gibi “…Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz…” (Bakara suresi, 285. ayet.) Onların Allah’ın (c.c.) elçileri olduğunu bilir ve kabul ederiz. Allah (c.c.), Kur’an’da şöyle buyurarak bizleri uyarmaktadır: “Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbâta (torunlara) indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk, deyin.” (Bakara suresi, 136. ayet.)

Ahirete İman

İslam’ın temel inanç esaslarından biri de ahirete imandır. Ahiret, dünya hayatından sonra gelecek olan hayatın adıdır. Ahirete iman, öldükten sonra başka bir dünyada yeniden diriltileceğimize ve dünyada yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimize inanmak demektir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 8.) Her şeyin olduğu gibi dünya hayatının da bir sonu vardır. Bir gün gelecek bütün canlılar ölecek, bu dünyada hayat sona erecektir. Sonra Allah (c.c.), insanları başka bir âlemde yeniden diriltecektir. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût suresi, 57. ayet.) Başka bir ayette de “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.” (Âl-i İmrân suresi, 185. ayet.) ifadesiyle aynı konuya dikkat çekilmektedir.

Ahirette bütün insanlar, yaptıklarının karşılığını görmek üzere mahşer denilen yerde toplanacaktır. Dünyadayken inançlı, erdemli, iyi ahlaklı bir insan olarak yaşayanlar ile Allah’a (c.c.) ve diğer varlıklara karşı sorumluluklarını yerine getirenler cennetle ödüllendirilecektir. Cennet, ebedî mutluluk yurdudur. Orada, insanın her istediği gerçekleşecektir. Cennette Allah’ın (c.c.) kulları için hazırladığı çok güzel nimetler iyi insanları beklemektedir. Peygamberimiz (s.a.v.), cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı güzellikte nimetler olduğunu haber vermiştir. (bk. Müslim, Cennet, 2.) Allah’ı (c.c.) inkâr edenler, kötülük yapanlar, başkalarına zarar verenler, insanların haklarını yiyenler, günahı çok olanlar da yaptıklarının karşılığı olarak ahirette ceza göreceklerdir. Ahiret hayatı ebedî yani sonsuzdur. Orada ölüm yoktur.

meyve vişne

şelale su orman doğa

Çevremizdeki güzellikler ve faydalandığımız nimetler, bize cenneti hatırlatır.
“Siz bana altı şeyi garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Söz verdiğiniz zaman onu yerine getirin. Size bir şey emanet edildiğinde onu sahibine verin. Namusunuzu koruyun. (Harama) bakmaktan sakının. Elinizi (kötü işlerden) çekin.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C 5, s. 323.)
Cennete girmek için neler yapmamız gerekir?

Kadere İman

Kader; Allah’ın (c.c.), başlangıçtan sonsuza kadar evrende olacak olan her şeyi sonsuz ilmi ve kudretiyle bilmesi, programlaması, varlıkları istediği şekil ve biçimde yaratması ve bir plana göre düzenlemesi anlamına gelir. Allah’ın (c.c.), önceden takdir ettiği şeylerin, zamanı ve yeri gelince tek tek ortaya çıkması, gerçekleşmesi ise kaza olarak adlandırılır. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 188 ve 197.) Kader ilahi bir plan, kaza ise bu planın gerçekleşmesi olarak düşünülebilir. Allah (c.c.), sonsuz ilim ve kudret (güç) sahibi olan yüce bir varlıktır. Onun ilminin ve gücünün sınırı yoktur. Uçsuz bucaksız evreni yaratması, evrende binlerce yıldır işleyen mükemmel düzeni var etmesi, Rabb’imizin (c.c.) ilminin ve kudretinin sınırsız olduğunu gösterir.

Allah (c.c.), olmuş ve olacak her şeyi sonsuz ilmiyle bilir. Dilediği şeyi, dilediği şekil ve zamanda yapar. İşte evrendeki her şeyin Allah’ın (c.c.) bilgisi, iradesi (dilemesi) ve takdiri ile gerçekleştiğine inanmaya kadere iman denir.

Rabb’imiz (c.c.); geçmişi geleceği, gizliyi açığı, kısacası her şeyi bilir. Canlıların doğması ve ölmesi, yağmurun yağması, mevsimlerin oluşumu, gece ile gündüzün şaşmaz bir düzen içinde birbirini takip etmesi vb. olaylar hep Allah’ın (c.c.) bilgisi ve iradesi ile gerçekleşmektedir. Yani bütün olaylar, ilahi takdire, kadere uygun olarak meydana gelmektedir. Kur’an’da, bu konuyla ilgili bir ayette, “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları ondan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; onun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’âm suresi, 59. ayet.) buyrulmaktadır.

güneş doğa deniz

kar kış

Evrendeki her şey, Allah’ın (c.c.) ilmi ve takdiri ile gerçekleşir.
İnsan, akıllı bir varlık olarak ve seçenekler arasında tercih yapabilme özelliği (irade) ile yaratılmıştır. O, davranışlarını özgür iradesiyle gerçekleştirmektedir. Bu sebeple de yaptıklarından sorumludur. Bizler, kaza ve kadere iman ederiz. Evrende hiçbir şeyin kendiliğinden meydana gelmediğine; her şeyin Allah’ın (c.c.) ilmi, iradesi ve takdiriyle meydana geldiğine inanırız. Yeterli çalışmaları yapıp gerekli önlemleri aldığımız hâlde istemediğimiz bir durumla karşılaşırsak, bir olumsuzluk yaşarsak karamsarlığa kapılmayız. “Kader böyleymiş. Allah’ın (c.c.) takdiri bu şekildeymiş.” diye düşünürüz.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir