Allah kimseyi dünyada vatansız, ahirette imansız etmesin

Allah kimseyi vatansız etmesin

Allah kimseyi dünyada vatansız, ahirette imansız etmesin.

Allah kimseyi vatansız etmesin

Sahip olduğumuz bir çok nimetin kıymeti elimizden çıkınca anlaşılır. Sahip olduğumuz nimetler elimizdeyken hep bizimle olacak, bizimle kalacak zannederiz, onlara karşı üzerimize düşen vazifeyi yapmakta tembel davranırız. Onları kaybettimizde ise ne kadar uğraşsak da bir daha elde edemeyiz. Anne, baba, kardeşlerimiz, eşimiz, arkadaşlarımız ve vatanımız Allah’ın bize verdiği ama değerinin ve kıymetinin idrakinde olamadığımız nimetlerdir.

Bir insanın yaşamak için bir eve ihtiyacı vardır. Millet olarak yaşayabilmek için ve gelecek nesillerimizin güven ve selameti için de bir vatana ihtiyacımız vardır.

Evsiz barksız kalıp barınmaktan yoksun olan insanlar nasıl mutlu ve huzurlu değillerse, vatansız ve yurtsuz kalan milletler ve toplumlar da barış ve huzurdan yoksun ve mutsuzdurlar. Bu yüzden Allah bizleri dünyada vatansız, ahirette imansız etmesin.

Vatan gereklidir

Saadet ve güven içinde olmak, dinimizi özgürce yaşamak, çocuklarımıza dinimizi öğretebilmek ve onları doğru bir biçimde millî ve manevi değerlerimize uygun olarak eğitebilmek, büyütebilmek ve ibadetlerimizi hakkı ile ifa edebilmek için vatan gereklidir.

 

Peygamberimiz (sav) in yaşadığı devirde, yani asr-ı saadet zamanında Mekke’de yaşayan müslümanlar müşriklerin zulmünden bunalmışlardı. Mekke’de yaşamak imkânsız bir duruma gelmişti. Bu nedenle müslümanlar İslam’ı hakkıyla yaşayabilmek ve tebliğ edebilmek için Mekke’den hicret ederek Medine’yi vatan edindiler.

Anadolu’yu ve Rumeli’yi vatan edindik

Biz de millet olarak yüzyıllar önce uzun göç yollarından geçerek nice çileli yılların ardından Anadolu’yu ve Rumeli’yi vatan edindik.

Anadolu, Ashab-ı Kiram zamanında, yani İslam’ın ilk yıllarından beri kapılarını açmış, Urfa, Diyarbakır ve Mardin yöreleri başta olmak üzere İslâm ile şereflenmiş bir yurttur. O günden bugüne kadar müslümanlar ırk ve renk ayrımı yapmadan Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Farsıyla bu vatanı İslâm yurdu yapmak için canla başla mücadele ettiler. Bu uğurda atalarımız istilâ ve işgallere göğüs gerdiler, nice yiğitler şehit düştü, nice çocuklar öksüz ve yetim kaldı, lâkin düşman vatanımıza el süremedi.

Vatan nedir?

Vatan; üzerinde nesiller boyunca doğup büyümek ve özgürce yaşamak için millet olarak üstünde hâkimiyet kurup barındığımız, gerektiğinde uğrunda canımızı feda ettiğimiz ve edeceğimiz, her bir karış toprağını şehit kanları ile sulayıp yoğurduğumuz mübarek topraklardır.

Nice inançlı yiğitler bu vatan için can vermişler, şehit olmuşlardır

Tarih boyu nice seyyid, nice Allah dostu, nice âlim ve evliya bu vatanın İslâm yurdu olması uğruna savaşmış ve Allah yolunda can vermiş, şehit olmuşlardır.

Kars’ta medfud Ebu’l Hasan Harakani, Süleymaniye Camii haziresinde (hazire; cami alanlarında ve avu içlerinde yer alan, etrafı duvar ya da demir parmaklıklarla çevrili mezar yerlerinin genel adı) medfun Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi, Bitlis Nurşin’de medfun Şeyh Abdurrahman-i Tâği, Muhammed Diyâüddin gibi bir çok hazret, bu vatanı düşmanlara karşı savunmuş, savaşmış, şehit olmuş kimselerdir. (Allah onlardan razı olsun)

İslâm coğrafyalarının bir çok yerinden; Filistin’den, Suriye’den, Irak’tan, Kırım’dan, Bosna’dan nice inançlı yiğitler bu vatan için can vermişler, şehit olmuşlardır.

Bu vatan kimin?

Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.

İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyayım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.

şiir: Orhan Şaik Gökyay

Bir Yolcuya

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek Anadolunda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğdugu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

şiir: Necmettin Halil Onan

Binlerce yıl birlikte, güven ve emniyet içinde yaşamışlar, birbirlerinden memnun kalmışlardır

Anadolu coğrafyasını İslâm vatanı yapan, barış huzur ve selamet yurdu haline getiren müslümanlar, bu topraklar üzerinde yaşayan diğer inanç ve ırk mensubu milletlerle de binlerce yıl birlikte, güven ve emniyet içinde yaşamışlar, birbirlerinden memnun kalmışlardır.

İslâm şemsiyesi altında Türkler, Araplar, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler bu vatanda huzur içinde uzun yıllar yaşamışlar ve birbirleri ile savaşmamışlardır. Bu toprakları işgal edip sömürmek, halkını esir edip kendine kul köle etmek isteyen emperyalist siyonist dış güçler bu birliktelikten rahatsız oldukları için önce ırk, din, mezhep, doğu, batı diye vatan birliğini bozmaya çalışmış, aynı toprakları birlikte vatan olarak kullanan bölge halklarını birbirine düşman etmeye ve iç huzuru fitne fesat ve hilelerle bozmaya, yok etmeye çalışmışlar, bu kötü emelleri için bütün gayretlerini faaliyete geçirmişlerdir.

Ne hazindir ki işbirliği yapan düşmanlar emellerine ulaşmak için önce bizi inancımız olan İslam’dan ve sonra ise birbirimizden soğuttular. İslâm dinine inancı zayıflayan bölge halklarının birbirlerine olan kardeşlik bağları da zayıfladı. Bu vatanı savunamaz duruma düştük, topraklarımız iç ihanetler, dış saldırılar derken işgal edildi.

Bu vatanı ne hainlere ne de düşmanlara yar etmedik

Yurdumuz işgal edildi, vatanımız parçalandı, milletçe perişan olduk, zor duruma düştük. Ancak bu vatanı ne hainlere ne de düşmanlara yar etmedik, kurtuluş savaşları verdik, düşmanı yurttan kovduk, vatanımızı kurtardık.

Söz konusu vatansa gayrisi teferruattır. Vatana karşı milletçe ulusça üzerinde yaşayan herkes sorumludur. Bu konuda hiç kimse bir kenara çekilip seyredemez, bana ne diyemez. Herkes, her an içeriden ihanetlere ve dışarıdan saldırılara karşı uyanık ve dikkatli olmalı, şuurlu davranmalıdır.

Vatan huzurdur, saadettir, güven ve emniyettir

Vatan huzurdur, saadettir, güven ve emniyettir. Vatanı korumak huzuru, saadeti, güven ve emniyeti sağlamak demektir.

İç ve dış düşmanların ihanet ve saldırılarına karşı her an teyakkuzda olmalıyız. Eğer uyanık ve ayık olmazsak dikkatli davranmazsak, bu cennet vatanın farkında olmaksızın bir gün elimizden kayıp gideceği ihtimalini aklımızdan hiç çıkarmamalıyız.

Bu vatan hepimizin. Dinî, mezhebî, kavmî, bölgesel ve kültürel farklılıklarımızdan dolayı birbirimizi ötelememeli, dışlamamalı, birbirimize küsmemeli, küstürmemeliyiz. Hep birlikte el birliği ile vatanımıza sahip çıkmalıyız. Bir kardeş, bir arkadaş gibi aynı toprakları paylaşan bir vatandaş, bir yurttaş olduğumuzu bilmeli, birbirimizi sevmeliyiz. Bizi birbirimize kışkırtmak ve saldırtmak isteyen hainlere ve düşmanlara fırsat vermemeli, aleyhimize oynadıkları oyunları bozmalı ve oyunlarını başlarına geçirerek bu vatana göz dikenin gözünü oyacağımızı cümle aleme ilan etmeliyiz.

Huzur ve güven yurdu cennet vatanımızın kıymetini bilelim

Geçmişte yaşadığımız tarihî olaylardan, günümüzde şahit olduğumuz bölgemizde yaşananlardan, gerek uzak gerek komşu ülkelerin başına gelenlerden ibret alalım, huzur ve güven yurdu cennet vatanımızın kıymetini bilelim.

Toprak diyerek geçme!

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Mehmet Akif Ersoy

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir